26 Aralık 2020 Cumartesi

Bir Yalnızlık Şarkısı


 Hani anlatmak istediğiniz şeyler vardır ama nereden başlayacağınızı bilemezsiniz ya, hah tam öyleyim şu an. Birçok şey geçer aklınızdan, belki hepsi aynı anlama geliyor. Zor, ifade etmesi oldukça güç. En azından şimdiki halet-i ruhiyem bunu kaldırmıyor. 

İlk başta sorunun nedenini tam göremediğimden annemi benimle ilgilenmemekle suçladım, sürekli komşularıyla dışarı çıkıp eve ikindi vakitlerinde gelmesinden yakındım. "Ben sadece seninle bir şeyler yapmak istiyorum, anne. Yanımızda komşular varken değil!" 

"İyi ki kedimiz var, yoksa bu pandemi sürecini atlatmak oldukça zor olurdu." Yalan sayılmaz aslında sorunun nedenini tam kavrayamasam da kediyle oynamak, onu izlemek, yemeğini vermek beni oyaladı. Bu sorunu geçici bir süre unutturdu sanırım. 

Arkadaşlarım... Onlara da bir şey demem yanlış olur, malum günler herkes dikkat etmeye çalışıyor.

Suçu virüse bulmak istiyorum, her ne nedenle çıkmış olsa da toplumlarda büyük bir değişime yol açtığı yadsınamaz bir gerçek. Şimdiden dizide, filmde insanların sarıldığını görmek çok tuhafıma gittiğini itiraf ediyorum. Maskeye o kadar alışmışım ki!

Ailesine düşkün insanlar hep ailesinin bir arada olduğu günleri iple çekerdi-bir zamanlar- e şimdi herkes evde de n'oluyor? Sabah kahvaltılarına önceden olsa katılanlar şimdi ona bile katılmıyor. Tek sebep olarak belki geçersiz bir örnek oldu ancak üzerine bir düşünmek lazım. Acaba 1 yıl önce daha mı beraberdik?

Sorunumu henüz fark ettim: Yalnızlık.

Evdeki herkes bir yolunu bulmuş, çevresinde insanlar var. Ben ise şimdi bakınca saçma sapan şeylerle kendimi avutmaya çalışmışım. Whatsapp ya da telegram gruplarında, discord kanallarında... Konuşmaya çalışmışım, bir şeylerden bahsetmeye çalışmışım, muhabbet etmeye... Yeni dank etti, sanal ortamla avutmaya çalışmışım yalnızlığımı.

Kendi yaşlarıma yakın bir kardeşim olsun ilk defa istedim. Geçen ay mecburi nedenlerle dayımlara gittik. Dayım ve yengem çalışıyor ve 4 kuzenim evde arkadaş gibi takılıyorlar, başkasına ihtiyaçları yok. Yeri geliyor sinirleniyorlar birbirlerine yeri geliyor şaka yapıyorlar. Evde bir kardeşim olup onu tatlı tatlı sinirlendirmeyi, ona muziplik yapmayı, sadece ikimizin çevirdiği dolaplar olmasını, günlük okuduğumuz sayfa sayılarını yarıştırmayı ne kadar çok isterdim. 

Kardeşlerde yaş farkı çok olunca iletişimde bayağı sıkıntılar olduğuna kanaat getirdim, kişilik yapısının da çok büyük etkisi var tabii. yine de maksimum 5 olmalı bence. Bu hiç buranın konusu değilse de bugün hiç bir şey silmek istemiyorum.

Arkadaşlarımla yeniden hal hatır sormak, muhabbet etmek, dertleşmek istiyorum. Herkes öyle ki  samimiyeti aradan çıkaran mı dersin, hatırlatmayla mesaj atan mı dersin. Buradan şu çıkar ki insanları bağlayan şey ortammış, ortak dertlermiş, ortak faydalarmış. Fazla sert geldi cümlelerim hala onlara konduramıyorum. Onlarla konuşunca güzel cevaplar aldığımı sanıyorum. Bilmiyorum 2 yıl sonra nereye gider bu yolun sonu.

Başta bahsetmek istediğim konu tamamen başka bir şeydi ama yazmaya başladıkça o kadar dallanıp budaklanıyor ki. Her paragraf başka birini doğuruyor. Keskin bir viraj alarak devam ediyorum.

Bu bireysellik denen mevzu, son zamanlarda iyice yaygınlaştı. Her ne kadar buna karşıyım diye geçinen bazı insanlar bir dostu kendisinden bir ricada bulunsa telefonda on numara cevaplar veriyor ama kapatınca suratını ekşitip, "nerden çıktı bu yaaa" demekten geri kalmıyor. Buna şahit olunca da insanlardan bir şey istemek son çare kalıyor gözümde. Yani her şeyi kendi başıma, kendi içimde halletmeye çalışmak. İşte tam bu düşüncenin bireysellik için ilk adım niteliğinde olduğuna kanaat getirdim. 

/*Virüsün de etkileri göz ardı edilemez bireysellik konusunda, pek tabii.*/

Her paragrafta varmak istediğim sonuçtan biraz daha uzaklaşıyorum, nereye bağlayacağımı unutuyorum ama, bu da böyle bir yazı olsun.

Elhamdülillah, bir sıkıntım olduğunda ve paylaştığımda kulak veren bir ailem var. Problemlerimde yanımda oldukları için onlara teşekkürlerimi iletiyorum. Bana soruyor abim çok dolu olup yazmaya koyulunca, "Neden bize anlatmıyorsun?" Abim be, insanlar hatalarını kabullenmezler, olumsuz eleştiri duymak hiddetlendirir hemen haklı çıkaracak bir gerekçe ararlar. Sonra, anlatsam da yapabileceğiniz ne var ki? Hele bu konuda. Sağ olasın, var olasın. Annemmm, sen de. Henüz çok şey yaşamadım ama (yaşasam da olumsuz şeyleri unutuyorum zaten :)  ) yanımda duruşunuz bile yeter. 

Bu da bir sınav diyorum kendime. Geçen bir hadis-i-şerife rastladım. Bir kez daha ele alınan konu dünyadan ne malımızın ne ailemizin bizimle beraber sonsuzluk yolculuğuna devam etmeyecek olup yalnız amellerimizin bizimle olacağıydı. Aynen de öyle, bu dünyadaki sıkıntılar da kendisi gibi kısa vadeli. Allah'ın izniyle bu sıkıntılarımızın üstesinden gelebilelim. Kimsenin derdini küçümseyemem, büyütemem de. Kimine basit olan kimine güç, kimi o yollardan dönerken kimi daha yeni geçiyor. Bu yolda Kuran ne güzel rehber, peygamberimiz (sav) ne güzel örnek, ashabı ne güzel timsal. (Allah onlardan razı olsun inşallah)


22 Aralık 2020 Salı

Boğazımdaki Kördüğüm


Boğazımdaki Kördüğüm


 Şu dünya...

Ne komik!.. Bir gün bir dostunu ebedi yolculuğuna uğurlarsın, içinde o hep kurtulmak istediğin bir his vardır hiç geçmeyen, biri çıksın ve şakaydı hadi bak orada işte karşında, git sarıl ona desin istersin... Uyursun, uyanırsın, yemek yersin ne yediğini bilmeden...

İki yemek arasında bir fark kalmaz artık, soğuk sıcak hissetmezsin, boğazındaysa kör bir düğüm

Bir de bakarsın kördüğüm çözülüvermiş, bir bebeğin gülüşünde, bir kedinin miyavlayışında

Sonra o kördüğüme pişmanlık da eklenir, o gitti ve ben gülüyorum Allah'ım bu nasıl bir histir böyle

Her gün gelen vefat mesajlarından biridir, o dost, başkaları için, biz ölünce de öyle olacak

Sela yükselir minarelerden, ikindi namazına müteakiben denir  ardından ve 1 saat içinde merhum olursun.

Yaa işte,

 Sonra ölüme aday biri çıkar der ki "Uyuyordum ben bu selanın sesi uyandırdı beni, nereden çıktı bu şimdi!!"

Okunan senin selan değilse taziyeye gidersin, ağzını bıçak açmaz, iki ağlarsın ateş düşen evde sonra evine gelir bir çay korsun, çayın yanına bir şey yok mu yine, hiç istediğim gibi bir şey olmaz zaten şu çayın yanında da... 

Hani sevdiğini kaybedeceğin gün hep bulutlu karanlık bir günde olacağına inandırır diziler ve filmler. Bakarsın, Bu da ne böyle, hayır, hava gayet sarih, güneş yine bir su birikintisinde parlıyor, rüzgar yine içini coşturan bir tatlılık getiriyor, kuşlar hala ötüşerek mavi gökte süzülüyor, çocuklar neşeyle ip atlıyor, insanlar hayatına böyle güzel bir günde devam ediyor ama bu imkansız demek istiyorsun. Hiç kimse böyle güzel bir günde ö-le-mez!!  Ölmek için yağmurlu ve bulutlu havaları beklemeleri lazım değil mi?


İnsana en çok koyan da ne oluyor biliyor musun? Sofraya her zamanki kadar bardak ve çatal koyacakken hatırlatıyor sana kendini, bir tanesini eksilt ben gittim çoktan...


Bi şeyler yapmak gerek... ama ne olduğunu çözemezsin çözsen de kımıldayamazsın, kımıldarsın bu sefer ayağına çelme takılır. Takılırsa takılsın kalkarsın bir kere kalktın çünkü artık ne tutabilir?






5 Kasım 2020 Perşembe

Kamburumun Sebebi

 

                                Kamburumun Sebebi

  Bu etiketlere insan nasıl baş eder? Üzerine yapışmış milyonlarca etiket... İyi, kötü , doğru, yanlış ayırt etmeksizin sırtıma vurulan damgalar kamburumun sebebi. 

Neden? Sadece kafanızda şekillendirdiğiniz gibi görüyorsunuz beni? O kalıba uydurmaya çalışıyorsunuz?

Seninle aynı espriye gülmedim diye niçin şakadan anlamaz oluyorum?

Kalbimi kıracak şakalar yapınca niye "Sen de şakadan anlamıyorsun!" oluyor? 

/*Şaka yapılınca iki tarafın da eğlenmesi gerekmez mi? */

Seninle aynı dini görüşte olmadığımdan niçin dinsiz/dinci oluyorum?

Senin beğendiğin kıyafeti sevmediğimden zevksiz mi oluyorum?

Sana seni övmemek el pençe divan durmamak mı saygısızlık?

  Geçtim ben bu etiketleri, canım nasıl istiyorsa öyle davranıyorum, kimsenin kalbi kırılmıyorsa olmak istediğim gibi olmaktan çekinmiyorum. 

Haa, karşımdaki beni yine gözlüklerini çıkarmadan görüyor ama artık umurumda mı? Onun takdirine mi kalmışım?

Bu saatten sonra istikamet belli, asrı saadette on binlerce yıldız var. Ve her bir yıldız bambaşka bir ışığa sahip. Bir karadelik gibi birçok yıldızlardan ufak da olsa ışık soğurabilmek istiyorum.  

/* Bu da böyle içimi boşalttığım bir yazı oldu.*/

18 Eylül 2020 Cuma

Evlenecek Yaşa Mı Geldim?


 Beş Çayında Teyzelerden Çektiklerim

  Anneme İthafen 

  Canım anneciğim, 

  Lütfen beni anla, lafı hiç dolandırmadan sadede gelmek istiyorum.

  Hani sen diyorsun ya  " çok özlediğim eski komşuluğu" ama benim neler çektiğimi bilmiyorsun. Eve her gün birileri gelir. Gelsin gelmesine misafir başımızın üzerinde yeri var ama gelen insanları seçememeye mi başladın? İstisnasız her gün benim üzerimden bir koca muhabbeti dönüyor. Bize ilk defa gelen biri bile oğlu yoksa yeğenine bakıyor kız. Hayır da nasıl yaşıma yakın birini illa bulabiliyorlar. Ay bir de demez mi " Teyzem biz bu yaştan sonra oğlumuz olmazsa yeğenlerimize bakıyoruz artık, hahahhh"  Hayır böyle birine ne cevap verilir ki!!



1) Karadenizli Teyze Tipi: 

    Evde anneme Karadeniz mutfağından yemekler öğretir misafir teyzemiz. " Gel kızım sen de öğren kim bilir Karadenizli kısmetin çıkar" demesin mi bana!

   Tamam da sana ne! Ben misafir olduğu için gidip öbür odada ders çalışamıyorum. Hani işveren, elemanın işi olmasa bile gözümün önünde dursun ister ya ,hah, işte annem tam olarak öyle şu an. Nereden öğrendi annem bunları bilmiyorum. Mutfakta olmayan işleri bile annem buluyor. Ve maalesef o teyzelerin muhabbet konusu oluyorum. Henüz üniversitedeyken gelecekte olup olmayacağını bilmediğim eşim hakkında konuşuyorlar. Yok şöyle olur yok böyle.

   (Ama bu konu eşinden genel olarak çekmiş bir sülalede doğmam sebebiyle de çok konuşulur aile arasında. "Evladım senin kocan şöyle şöyle olmaz inşallah teyzem, inşallah böyle böyle bir aileye gelin gitmezsin teyzem."

     Sakin olun canım ailem. Öncelikle şu konuya bir açıklık getirelim. " kız alma kız isteme". Neden böyle kalıplaşmış bir söz vardır bilmiyorum Türkçede. Kızlar, kadınlar eşya mıdır alınır verilir? Damat neden alınıp verilmiyor? )


2) Geleceğime Yön Veren Teyze Tipi:

 " Ee bilgisayar mühendisi olursan artık İstanbul' dan, Ankara' dan, İzmir' den gelemezsin annen ne yapacak o da seninle oradan oraya mı?"  SANA NE! Annemden göbek bağımı doğduktan kısa bir süre kopardığımı göremiyor musun?  Üstelik bana geleceğimde ne yapmak istediğimi sormadan, nasıl planlarım olduğu hakkında en ufak bir bilgin olmadan... Ve bunu diyen kişi benim hakkımda ondan bundan duyma bilgilere sahip, kendisini ilk kez gördüğüm birisi olunca ne diyeyim? "Ya Kısmet" dedim ben de. Zaten pandemi süreci boyunca annemle romandaki çatışmalara taş çıkartır derecede bir çatışma içindeyiz.  

                               

    

  Biliyorum ki Kuran-ı Kerim  "anne babanıza öf bile demeyin" der. ayrıca Peygamberimiz (sav.) birçok Hadis-i Şerifinde anne baba hakkından söz eder. Böyle olunca gerek haklı gerek haksız olduğum durumlarda bile Allah rızası için alttan alıp olayı büyütmemeye çalışarak özür diliyorum yahut gönlünü alıyorum annemin.



Bu da bir imtihan. SABIR YA HU!!!

17 Eylül 2020 Perşembe

Evde Yapılacak Şeyler

         Evde Yapacak Bir Şey Bulamayanlara 

  Yazardan Küçük Bir Not :

  Hani hiçbir şey yapmak istemez insan bazen, hiç yoktan canı sıkılır, darlanır. Eğer öyle bir halet-i ruhiye içindeyseniz size tek tavsiyem biraz Kuran-ı Kerim okuyun yani kendinizi manevi yönden rahatlatın. Bu hiçbir şekilde anlatılamayan tarifsiz ruh halinin sebeplerinden biri de dünyaya dalmaktan kaynaklanıyor çünkü. Kuran okuduktan sonra diğer bir seçenek uyumak. 

  👉 Gelelim "Evde yapacak bir şey kalmadı, bana bir şeyler söyle de bir de onları deneyeyim" diyenler için tavsiyelere;

1)  Mutfağa girin ve elinizin altında ne varsa doğaçlama bir yemek yapın. Sebzeleri doğrarken aynı zamanda TRT Radyo Tiyatrosu ya da sevdiğiniz bir konuşma dinleyebilirsiniz. Hani kocaman bıçaklar oluyor ya ,şu şeflerin kullandığı, onların tahtaya vurdukları anda çıkan ses yok mu, bayılıyorum o sese terapi gibi geliyor bana 😆


2) Udemy' den ilgi alanınıza göre kurslara göz atın derim. Böylece hem vaktinizi değerlendirmiş olacaksınız hem de kendinizi geliştireceksiniz. Belki de daha önce hiçbir bilginizin olmadığı bir kurs dinleyebilirsiniz. Sizi daha çok geliştireceğine eminim.

3) Kitaplarla ilgileniyorsanız kitaplığınızı kategorize etmek. Örneğin; romanları bir rafa öyküleri bir rafa ya da Sabahattin Ali' nin kitaplarını bir rafa Peyami Safa' nınkileri diğer rafa gibi.

4) Nostaljiyi ve ellerinizi kullanmayı seviyorsanız nakış yapmak. Kimileri bunun dikkati toplamada yararlı olduğunu da söyler.  Renk renk ipler bana hep ilham vermiştir. 



5) Eski aile albümüne bir göz atmak. Ben ne zaman eski fotoğraflara baksam dalıp giderim. Zamanı unuturum. Sonra bir eski-yeni muhakemesi filan...

6) Bob Ross' un videolarından bir dünya çizmek. Bilenler bilir kendisi ressamdır. Alın fırçayı boyayı elinize canınız ne istiyorsa yapın. Benim yaptığım resim bir şeye benzemez diye düşünmeyin. Her türlü yargıdan bağımsız olarak ellerinizi teslim edin fırçaya, bırakın fırça sizi nereye götürürse...



7) 80ler veya 90lar reklam kuşaklarını izlemek. İnanın çok eğlenceli oluyor. Ve ister istemez günümüzle bir kıyaslama...

8) Yeni bir yapboza başlamak. Asla hemen bitirmek zorundayım hissine kapılmayın derim, tadını çıkara çıkara, ağırdan alın ilk defa yapıyorsanız.



9)Mekanikten hoşlanıyorsanız dev barajların, tünellerin yapımı üzerine belgeseller izlemek.

10) Evinizdeki/ odanızdaki fazlalıklardan arınmak. Öyle değil mi, kullanmadığım eşyalardan kurtulunca zihnim ferahlamış gibi hissediyorum. Odamda yer kapladığı yetmiyormuş gibi zihnimde de yer kaplıyor adeta.

    


    >>Sizin de eklemek istedikleriniz varsa yorumlarda tavsiyelerinizi görmek isterim. 

    >>Bir sonraki yazımda görüşmek üzere...



22 Ağustos 2020 Cumartesi

Neden Bilgisayar Mühendisliği?

  Ben kimim? 

   Annem tarafından hanım hanımcık, terbiyeli, güçlü olmaya çalışan biri olarak yetiştirilmiş, hayatın çirkin ve karanlık yüzünün pek azını görmüş, buna rağmen yeni insanlar tanımaya heveslenen, sürekli kendine bir şeyler katmaya çalışan, araştırmacı, sempatik, "uslu, terbiyeli" üniversite tercihleriyle boğuşan bir kızım.

   Oldum olası bir blog açıp kendimi, deneyimlerimi (bu yaşta ne deneyimim olacaksa işte😂) aktarmak istemişimdir. Blog sayfamda şu anki gündemim üniversiteler, hocalar, üniversite klüpleri, arkadaşlar, yurt odaları vs olacaktır.

   Bilgisayar Mühendisi Olmaya Nasıl Karar Verdim?

   Ben bilgisayar mühendisi olmaya şöyle karar verdim: YKS ' ye çalışma sürecinde herkes gibi benim de boşladığım zamanlar oldu. N'aptım peki? Taa okula hiç başlamamışken babamın bana bilgisayardan açtığı oyunlar geldi aklıma. Bir bakalım, ne alemdeymiş bu oyunlar, eski oyunlarım duruyor muymuş, bir halini hatrını sorayım dedim. Ne tür oyunlar oynamak istediğimi seçmek için menüye tıkladım. Bir de ne göreyim! Öpüştürme oyunları yazıyordu. İnanamadım. Silahlı oyunlara zaten karşıydım ve bunu da görünce çocukların gelişiminde nasıl bir felaket olacağını iyice anladım. Öğrenmemesi gereken şeyleri erkenden öğrenirse bir çocuk hayata küsmez mi? 

   Bu konu bayağı derin belki başka bir yazımda daha ayrıntılı olarak yazarım. Işte tümm bunları annemle konuştum. "Birinin bu oyunlara alternatif eğitici, çocuklara güzel ahlak kazandırabilen, ilgi çekici  oyunlar tasarlaması elzemdir." " Neden sen olmuyorsun o kişi?"  Ben ki 3 ay öncesine kadar asla ve kat'a mühendis olmam diyordum. Anneme karşı çıktım hatta. Sonra biraz düşününce benim de kafama yattı, heyecanlandım. İlk adımım böyleydi. Ardından Udemy'de algoritma üzerine ders dinledim. 



    Ben Karar Verdim, Peki Çevrem Ne Diyor?

   Evet, abimde tam bir mühendis kafası var ancak hayat şartları ne yazık ki şu an olmak istediği yerde değil. Çocukluğunda prizle oynarken elektrik çarpmış abimi. İlk görüşte aşk olmuş onlarınki. 😂 O gün bu gündür makinelerle, elektrikle, teknolojiyle arası çok iyidir. Bizim Hyundai Getz vardı, onun söküp takmadığı parçasını bırakmamıştı kerata. 😂 

   Abime göre ben hiç böyle deneyimler yaşamadığım için yani işe çıraklıktan başlamadığımdan "ona göre" bir bilgisayar mühendisi olurmuşum. Hak vermiyor değilim ama kaç kişi bu şekilde başlamıştır ki? Çok çalışıp stajlarıma önem verirsem üstesinden gelemem mi?

   Bizim sülalede de bi bakınca 3 kişi bilgisayar mühendisliği ya okuyor ya mezun olmuş  çalışıyor filan. Hâl böyle olunca dedim onlara sorayım bir. Olmazsa olmaz tavsiyeler:

1) İngilizce oku, Türkçe okusan bile İngilizce olmazsa olmaz. 

2) Staj imkanları iyi olan bir şehir seç.

3) Artık önemli olan üniversite değil, kendini ne kadar geliştirebildiğin.

4) Yurt dışı deneyimi büyük avantaj.

5) Bir web sitesi aç.  ( Bunu sadece bir tanesi söylemişti ve kesinlikle bunun harika bir fikir olduğunu tam bana göre olduğunu düşündüm ama web sitesi açmak çok uğraştırıcı geldi bana ve zaten bir blog açmaya heveslendiğimden buradayım.)  

Tüm tavsiyeleri için hepsine teşekkür ediyorum. 

Pınar Taylan



Bir Yalnızlık Şarkısı  Hani anlatmak istediğiniz şeyler vardır ama nereden başlayacağınızı bilemezsiniz ya, hah tam öyleyim şu an. Birçok şe...